SÜLYEKKARAYÜS YAZITI E39 (1) DİZGESİNİN ÇÖZÜMÜ

1-GİRİŞ

İlk çalışmada bu yazıttaki E39 2 dizgesi çözümlenmiş, Radloff’tan başlayan ve İ. L. Kızlasov’un; bütün önerilerin ‘menkü kaya’ olarak çözümlendiği bilgisi verilmişti. Çözüm olarak ‘Möñge hün hünneş çıl’ önerilmişti. Möñge sözcüğünün ölümsüzlük anlamının yanlış çözüm olan ‘kaya’ ile değil gökteki güneşle ilgili; gök ve güneşle ilgili olduğu vurgulanmıştı. Dizgenin günümüzdeki yenigün (bozunmuş biçimi nevruz, newroz.  .) adlı özel günle ilgili olduğu belirtilmişti. Bu çalışmada kayanın en üstündeki yine 7 (yedi) tamgalı dizge çözümlenecek. Bu dizgenin kayanın bütünüyle ilgili ‘ana başlık’ olduğu görüşündeyim!222

2-DİĞER ÇALIŞMALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

2. 1-H. Namık Orkun çözüm önerisi

Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk 33333Yazıtları, H. Namık Orkun, Yükseköğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994,

Görüntü 1 b
Görüntü 1 a’nın üstü
Görüntü 1 c
Görüntü 1 b’nin tamgalarının görünümü

Not: Numarası olmayan sarı çevrili alandaki 5 (beş) tamgalı dizge ayrı çalışmada ele alınacak.

H. Namık Orkun’un çözümleme önerisi altta aktarılmaktadır.                                                      

Görüntü 2
Görüntü 3

Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk Yazıtları, H. Namık Orkun, Yüksek Öğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994, s. 604

Not: Görüldüğü gibi görselde sarı çizgilerin içindeki kaya üzerinde, en üstteki E39, 1 numara ile tanımlanmış özgün dizge; üçüncü görselde “asıl metin” diye aktarılmış olan damgalardan farklıdır. Sağdan sola 3 ve 5’inci damgalar görseldeki özgün biçimlerinden farklı; kusurlu aktarılmış kanımca! Çalışmadaki açıklamalar aşağıda verilmektedir.

“Yazıt Sülyek köyünün yakınında bir kayanın üzerinde birçok resimlerin arasına dağılmış surette bulunmuştur. Fin sefer heyetinin eserinde bu yazıtın güzel bir resmi olup biz de bu resmi oradan aldık. Radloff haklı olarak bu yazıtların resimlerle bir alakasının olmadığını kaydetmektedir.

Yazıtlar o derece silinmiştir ki bunları sarih surette okumak mümkün değildir. Finlilerin kopyasından da bir netice elde etmek mümkün olmadığından biz de Radloff’ un okuma tecrübesine (deneme) uymağa mecbur olduk.” Tercümesi (çevirisi) “ANIT KAYA”! 

Notlar: KY.1. BENKÜ aslında ebedi demektir. Binaenaleyh tam tercümesi (çevirisi) ebedi kaya demek olan bu söz abide, anıt demek olur.

* Not: Herkes tarafından “Bengü kaya” şeklinde çözümlenen kaya yazıtının okunma önerisinin “deneme” olarak nitelendirilmesi ya da tanımlanması düşündürücüdür kanımca! Denemenin doğruluğu (!) konusunda tam bir görüş birliğine varılmış özetle!

2.1- Çözümün irdelenmesi ve bulgular

Altta görülen Görsel 4 H. Namık ORKUN’ un TDK 529 sayılı (1994) kitabındaki Görsel 1 c den alınmıştır.  Kayanın en üstündeki E 39 1 numaralı dizgedir. Görseller Fin ekibinin resimlerinden alınmış olup E39 1 tamga dizgesi sarı çizilen alanın içine alınmıştır. H. Namık Orkun sonuç alınamadığı için alttaki Radloff’un çözümüne mecbur olunduğunu ifade etmektedir! Fin ekibinin çizdiği resimdeki sağdan sola üçüncü ve beşinci damgaların şekillerinin H. Namık Orkun’ un ‘asıl metin’ adıyla andığı dizgedekilerden çok ayrı olduğu görülmektedir. Özellikle üçüncüsü daha çarpıcıdır bu yönüyle; üstteki damganın solundaki aşağı çizgi alttakinde yoktur; damga ince “K” olarak çizilip çözümlenmiş! Göktürk Abecesinde ince “K” eflatun alandaki gibidir. Bu durumda tamganın ince  “K” olarak değerlendirilemeyeceği kanısındayım! Aynı biçimde sağdan sola 5. tamga kalın ‘K’ değildir. Kalın ‘K’da yanal çizgi sağdaki dik çizginin üst seviyesine kadar uzanmış. Orhun abecesinde kalın ‘K’ yeşil alandaki gibi olmalıdır!

Altlı-üstlü yerleştirdiğimizde daha açık görülebilmektedir durum!

                       

Göktürk Abecesi kalın “K”          İnce “K”
Görüntü 4  (Gör. 2b üst damga dizgesi)  [H. Namık Orkun, 1994, TDK 529, s. 604]
*Yazarın notu: “H. Namık Orkun Atatürk’ün tarih tezini kabul etmeyen ve ona itiraz edenlerden biriydi.”
Bakınız, Atatürk ve Güneş Dil Teorisi, Doç. Dr. A. Melek Özyetgin, s.108, www.tdk.gov.tr/images/css/TDD/2006s655/2006s655_11_M_OZYETKIN.pdf 

Bu çalışmadaki kaynaklardan birisi de “Felsefe Kurumu Seminerleri, TTK Basımevi, Ankara 1977, s.264’ ten bir bölüm: (Bu sayfayı tarafıma gönderen Felsefe Kurumuna içtenlikle teşekkür ederim)

-Dr. Şerafettin Turan, Türk bilim insanı, tarihçi, yazar, Dil derneği onursal başkanı, Türk dil kurumunun son başkanı, 1925 Erciş-2015

“Sn. Tekin’in dile getirdiği Atatürk’ ün tarih tezinde aşırılıklar var mıdır konusuna bir hatıra ile cevap vermek istiyorum. Ben rahmetli Hüseyin Namık Orkun’un da öğrencisi oldum. O, tezi kabul etmeyenlerden ve ona itiraz edenlerden biriydi. Macaristan’dan dönen Hüseyin Namık, alman kültürünün etkisiyle biraya düşkün, fazla içermiş birayı. Biraya bardağı boşaltırken şişeden köpükler tabii yayılmış. Atatürk bu fırsatı yakalamış; ne yaptın demiş. Efendim bire döktüm. Ne oldu? Taştı. E tezler de öyledir demiş Atatürk, taştıktan sonra geriye kalan bizim olacaktır.”

Görüntü 5
Felsefe Kurumu Seminerleri, TTK Basımevi, Ankara 1977, s.264

2. 2- İgor L. Kyzlasov’ un önerisi

Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı [TDK Belleten, Leonid R. Kyzlasov -İgor L. Kyzlasov, s. 85-136.,1990, Ankara, s.87] aşağıdaki şekilde anlatılmaktadır:

“Sadece iki kısa ayrı yazıt bilinen Yenisey runik yazısının işaretleriyle kazınmıştır. Sadece onlar- da E39 geleneksel işaretinin korunduğu da söylenebilir. Onlardan birinin (Sulek I) bütün resim ve çizgilerden daha yukarıda yer alması da onun kayadaki en geç belirti olduğunu ileri sürmek için yeterlidir, ( res. 2, 1). Türkologlar tarafından bir satır olarak yayınlanan bu metin (E 39 1, res. 3, 1) herkes tarafından aynı okunmaktadır:” Benkü Kaya “ebedi (anıt) kaya“.


2.2- Çözümlemenin irdelenmesi ve bulgular

Görüntü 6b
[TDK Belleten, L. R. Kyzlasov – İ. L. Kyzlasov, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı (85-136. sayfalar), 1990, Ankara, s. 89 ]
E39, 1 sağdan sola 2,3,4                                    
E39,  2 sağdan sola 2,3,4

E39 1’ in herkes tarafından (Thomsen; Radloff; H.Namık Orkun, Kızlasov) ‘Bengü’ kaya olarak okunduğu belirtilmektedir. E39 2 ise ‘menkü kaya’ !

‘Bengü kaya ve Menkü kaya’ önerisi şekillere göre olanaksızdır!

Her iki dizgede sağdan sola ilk damga B ve M’dir.

Kırmızı alandaki üç damga da (5,6,7) aynıdır; ‘kaya’ biçimindedir bütün çözümler! Bunlara ek olarak her iki dizgede ortadaki 2 ve 4 no’lu tamgalar iki tamga birbirinden ayrıdır şekil olarak. Bu duruma karşın iki dizgenin Bengü ya’ da Menkü kaya şeklinde; nerdeyse aynı anlamda olması mantıklı olamaz görüşüme göre!” Ayrıca aynı anlamda iki dizgenin neden iki kez neden kazındığı da sorgulanmaya değer görülmeliydi!

*Not: İ. L. Kyzlasov blogtaki ilk çalışmada görüldüğü gibi ‘Kyzlasov I. L. Sibirya’nın runik yazıları. Bir arkeoloğun hikâyeleri – Moskova, Abakan Hakas Kitap Yayınevi, 2021. – 152.s ISBN 978-5-7091-0937-7’ kitabında dizgenin şeklini H. Namık Orkun gibi değiştirmiş!

Kyzlasov’ un bu güncel çalışmasında yazılı dağ, biçiktu tag, tılsımlı kaya, kutlukaya adlarıyla bilinen yazıtlar için kısaca şu görüşlerini aktarmaktadır:

“Bu yazılı kaya üzerine iki kez ‘ebedi kaya’ anlamlı dizge kazınmıştır. Burada dünyanın başlangıcından evrenin sonuna kadar (kalacak) ilâhi tapınma ve yüceltmesi ifade edilmektedir. Çok bulutlu, yüksek bir kaya üzerinde yazılmış. Sarp uçurumun yazıtı ebedi Tanrılara hitap ediyorlardı. Tanrıyla iletişimi destekliyordu!”(  https://acrobat.adobe.com/id/urn:aaid:sc:AP:575082d9-b183-4621-9f94-9eaa74d7ed1a, s. 98)

2. 3-  Kazım Mirşan önerisi

Ulu-Kem Sülyek Yazıtı. Yazıtın üst kısmındaki yazıyı Rahmetli Kâzım Mirşan: ËB-OÑ ËMÜ UQ ËS A. Karargâh (personel) yönetimi için ders” şeklinde okumuştur.”

Bu ses değerlerini dil ve Türkçe ile bağlantılı bulmamaktayım. Bu anlamsız dizge için önerilen anlam yine mantık yoksunu kanımca; bu anlama nasıl ulaşıldığı bilinmiyor üstelik!

https://okonuz.blogspot.com/2017/01/kuzey-dogu-anadoluda-kayalara.html

(24 Ocak 2017 Salı, sayfa sonu)

2. 3- Çözümlemenin irdelenmesi ve bulgular                          

Çözümlemede ses değerlerinin nasıl düşünülerek verildiği; nasıl anlamlandırıldığı konusunda bilgi olmadığından irdeleme ve değerlendirme yapılamamaktadır! Bu ses değerlerinin nasıl verildiği konusuna kişisel olarak mantıklı bir açıklama bulamamaktayım. Bu ses değerlerine dayanarak verilen anlam için de görüşüm benzerdir.

2. 4-  H. Tarcan önerisi

Görüntü 7
Görüntü 8

Bu çalışmada Gör. 5’ teki şekilde damgalara ses değerleri verildiği görülmektedir.

Anlamlandırılma → [ÖN-TÜRK ve EVRENSEL UYGARLIKLAR TARİHİNDE “İLK AÇILAN OKUL”]
Bu okul (**) Karargâh yönetimi, karargâh yönetecek personel için; ULUKEM vadisinde 
SULYEK’ te açılmıştır.

SÜLYEK yazıtı adıyla bilinen ÜE” yazıtının bulunduğu kayalara EBİN EMÜ UQ ESA şeklinde yazılan cümle, Karargâh (personeli) yetiştirmek için verilen ders demektir.”

2.4- Çözümlemenin irdelenmesi ve bulgular

Bu çalışma da K. Mirşan tarafından ortaya konulan çözüm önerisinin benzeridir! Ses değerlerinin nasıl verildiği ve buna dayanarak yukardaki anlama nasıl ulaşıldığı bilgisi verilmemektedir; bu nedenle irdeleme ve değerlendirme yapılamamaktadır!

Bu ses değerlerini dil ve Türkçe ile bağlantılı bulmamaktayım. Bu anlamsız dizge için önerilen anlam yine mantık yoksunu kanımca; bu anlama nasıl ulaşıldığı bilinmiyor üstelik!

1 Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığı – Turuz

https://media.turuz.com/…/1302-Tarixin_Bashladighi_On-Turk_Uyxarlighi-Resmi_Ta.

Tarihin başladığı ön-türk uygarlığı resmi tarihin çöküşü pdf, s.153

3- E39 1 DAMGA DİZGESİNİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ

E39, 1 Sülyek Karayüz yazıtının en üst sırasındaki damga dizgesinin numarasıdır.

Görüntü 9 → Gör. 2b
[Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk Yazıtları, H. Namık Orkun, Yükseköğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994, S. 604]

E39, 1 Sülyek Karayüz yazıtının en üst sırasındaki damga dizgesinin numarasıdır.

E39 1 için İ.L. Kyzlasov’un Gör. 5a ve 5b deki damgalar çözümlenmeye temel alınmamıştır!  Bu damgaların kusurlu olduğu kanısındayım. Çünkü anlamı aynı iki damga dizisinin yazılmasının doğruluğu amaç açısından kuşkuludur! Aynı şekilde iki farklı damga (E39 1 ve 2) dizisinin aynı anlamı vermesi de kuşkulu görünmektedir. Bu nokta İ.L. Kyzlasov’un çalışmasının irdelenmesi-değerlendirilmesi bölümünde ele alınmıştı.

Bu nedenle bu sıranın çözümü için, Gör 2a ve 2b’nin en üstündeki dizge kullanıldı! Çünkü bu görüntüdeki damgalardan sağdan sola üçüncü farklıdır. Ses değerleri verilip anlamlandırıldığında iki damga dizgesinin ana başlık-alt başlık gibi düşünülebileceği kanısındayım. (Bu damgalar Fin çalışma grubundaki ressamlar tarafından kopya edilerek resmedilmiştir.)

Anlamı farklı kılan sağdan sola 3. birleşik tamga olup; ayrıca bu tamga dizisinin anlam açısından, yaklaşık 74 damgadan oluşan yazıtın tamamı ile uyumlu “ana başlık” olduğu görüşündeyim.

*Not: İ. L. Kyzlasov blogtaki ilk çalışmada görüldüğü gibi ‘Kyzlasov I. L. Sibirya’nın runik yazıları. Bir arkeoloğun hikâyeleri – Moskova, Abakan Hakas Kitap Yayınevi, 2021. – 152.s ISBN 978-5-7091-0937-7’ kitabında dizgenin şeklini H. Namık Orkun gibi değiştirmiş! Kyzlasov’ un bu çalışmasında kayanın resmi ayrı! H. Namık Orkun’un çalışmasındaki resim!

Görüntü 10
[Kyzlasov I. L. Sibirya’nın runik yazıları. Bir arkeoloğun hikâyeleri – Moskova,
Abakan Hakas Kitap Yayınevi, 2021. – 152.s ISBN 978-5-7091-0937-7
]
И. Л. Кызласов Рунические письмена Сибири
Görüntü 11a
[Kyzlasov I. L. Sibirya’nın runik yazıları. Bir arkeoloğun hikâyeleri – Moskova,
Abakan Hakas Kitap Yayınevi, 2021. ; s. 98
]
И. Л. Кызласов Рунические письмена Сибири

Bu çalışmanın 98. Sayfasında ‘yazarın kendisi tarafından çizilmiştir‘ notuyla alttaki resim yer almaktadır! Burada ilginç olan üstteki Gör. 10 ile alttaki görüntüdeki (Gör. 11) üst dizge (E39 1) şekillerinin uyumsuzluğudur. Çözümü değiştirecek asıl tamga sağdan sola 3. Olanıdır ve bu değiştirilmiş anlaşılmaz biçimde! M ve B’nin durumu açık zaten!

Gör. 10’daki sağdan sola 3. (üçüncü) tamga Gör. 11’de ayrı! Yeşil alandaki şekil!

Görüntü 11b

Yeşil alandaki şekil üst (E 39 1) dizgenin sağında üç renkli çizileni gibi olmalıdır. Yeşil alandaki biçimiyle Orhun abecesinde ince ‘K’dir ama şekil ince ‘K’ ile uyumsuz!

Burada ilginç bir durum var yazıt çözümü açısından: Ya da belirsizlik demeliyim. E39 2 dizgesinin özgün fotoğrafı var. Ama E39 1’in yok. E39 2 dizgesini çözümlerken her ayrıntıyı bu nedenle değerlendirebilmiştim. Servet Somuncuoğlu’nun Sibirya’dan Anadolu’ya taştaki Türkler çalışmasında yok!

Dr. Yasin Cemal Galata’nın ‘yazıtlar atlası’ adlı çalışmasında olabileceği bilgisi verildi; bu yapıtta olup olmadığını elinde olan bir kişiden yardım alarak araştırdığımda yine özgün fotoğrafa ulaşılamamaktadır!

Bu nedenle E39 1 deki 4, 5, 6, 7 tamgalarını E39 2 ile aynı değerlendirilmektedir.. Üçüncü tamganın durumu açık zaten. İlk tamga B E39 2 de M olmuş! İkinci yine aynı olmalı görüşüme göre. Buna göre dizge altta çizdiğim gibi olmalıdır! Özet olarak iki dizgede ayrı olan tamgalar ilk ve üçüncü gibi görünmektedir.

Görüntü12 [E39 1 dizgesi]
B (e) ÑG (i) K (i) S / HÜN / HÜNNEŞ / ÇIL

İkinci tamgayı NG olaral düşünsek bile dizge yine ‘Bengikis hün hünneş çıl’ olmakta!

Zamanla ilk sözcükteki K’nin düşerek sözcüğün günümüzdeki ‘beniz’ sözcüğünün öncülü ‘BEÑGİS’ e dönüşmüş olduğu görünüyor; düşüncem bu. Benzemek eylem bildirilen sözcüğümüz yine bu dizgeyle ilgili kanımca. Böylece dizgenin son biçimi: 

“BEÑGİS / HÜN / HÜNNEŞ / ÇIL”

1-Orhun abecesindeki ince ‘B’

2- ÑG(i)

3-İnce ‘K’ ve ince ‘S’ten oluşan birleşik tamga

4-Tuva Türkçesinde ‘HÜN’ (bakınız blog ilk yazın)

5-Tuva Türkçesinde ‘HÜNNEŞ’ ( bakınız, blog ilk yazın; E39 2 dizgesi çözümü! Tuva Türkçesinde anlamı bir günlükmüş)

Dördüncü göstergeyi oylum boyutunu eklemek için yukarı çevirip ardından sola döndürürsek ‘ün’ seslemindeki ‘n’ i yine görürüz. Hün zaten gün anlamındaydı, döngü var burada ve ‘hünneş’ için verilen bir günlük anlamı şeklin bu değişimiyle doğrulanıyor! Hün → Hün + n +eş!

Bakınız, HAKASYA ÖZERK CUMHURİYETİNDEKİ SÜLYEK KARAYÜZ YAZITINI DOĞRU ANLAMAK

6-Tuva Türkçesinde ‘Ç’ (Y’den dönüşmüş; yön ters!)

7- Sağı ‘I’, solu kalın ‘L’ olan birleşik tamga; ‘IL’

*5 (beş)’inci kavramsal yazının (ideogram) bir günlük anlamını şekil (gösterge) doğrulamaktadır! Çünkü hem ‘Ü’nün hem ‘N’ in yönlerinin değişimi bunu gösteriyor. Öncelikle ‘N’lerin durumu çok açık! 4. Şekilde solda olan ‘N’ 5. Şekilde sağda! Aynı biçimde Orhun abecesindeki kalın ‘Y’ nin ‘D’ gibi olan şekli sola dönmüş ve ses bu dönüşüm sonucu ‘Ç’ ye dönüşmüş!

Beñgis hün hünneş çıl çözümümün günümüz Türkçesiyle anlamını açıklayalım:

Beñgis : Görünüş

Hün : Gün

Hünneş çıl: ( yılda bir gün kutlanan gün, özel gün) Güneş yılı (günü)

GÜNEŞ YILI GÜNÜ (nün) GÖRÜNÜŞÜ

*Hünneş anlamlı ideogram için köken ve yorum bilim açıklamaları

* GÜNEŞ: Aradığınız kelimenin içinde geçen kelime sonuçlarını aşağıda görebilirsiniz.

Eski Türkçe küne- “ışımak” fiilinden +Aş sonekiyle türetilmiştir. Eski Türkçe fiil Eski Türkçe kün “gün” sözcüğünden +A- sonekiyle türetilmiştir. Daha fazla bilgi için gün maddesine bakınız.

Gün << ETü kün

Tarihte En Eski Kaynak

kün “gündüz” [ Orhun Yazıtları (735) : tünli künli yéti ödüşke subsız keçtim [geceli gündüzlü yedi günde susuz geçtim] ] (https://www.etimolojiturkce.com)

-Yanıt ya da öneri: Kavramsal yazının çözümüne göre güneş sözcüğü (dizgede hünneş biçiminde) gün dediğimiz gezegenin gökle (N) eşleşmesiyle (yani kaya ya da yer ile eşleşmesiyle, görünür olmasıyla, karşılıklı olmasıyla) oluşmaktadır!

*Hünneş diye çözümlediğimiz kavramsal yazı Germen-İskandinav (Old Futhark) abecesinde ve Kril abecesinde aynıdır. Hagalaz, Hagal adıyla bilinmektedir.

Görsel 13 (kaynakça 13)

Sembol: Dolu/yağış

Anlamı: radikal değişim, kayıp, dönüşüm, kontrol edilemeyen güç olarak verilmiş

https://nordiksimit.org/2023/01/rune-harfleri-ve-anlamlari/

4-BULGULAR

Bilindiği gibi blogtaki ilk çalışmada ‘hün’, ‘hünneş’, ‘möñge’, ‘çıl’ sözcükleri işlenmişti Bu nedenle son biçimi ‘beñgis’ olan sözcüğün değerlendirilmesiyle yetinilecek bu çalışmada.

Beñgis sözcüğü için köken, anlam, yorum bilimi önerisi

Benzetme sözcüğü dil tanımında da kullanılmıştı. (bakınız,www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2, s.1)

4.1- Kökenbilim

Sözcüğün Beñgis → beñz → beniz ses değişimleriyle günümüze ulaştığı görüşündeyim. Kök sözcük “Bengi”( gök güneş gibiyim ben; göğe güneşe benzerim!) kanımca ve NG çift sessizindeki  “N” belirgin söylenip günümüze gelirken G düşmüş olabilir! Böylece beniz sözcüğüne ulaşıyor olabiliriz. Benzetme eyleminden türeyen ve ad olan beniz! (https://www.etimolojiturkce.com/kelime/beniz/)

Beniz << ETÜ beŋiz

Tarihte En Eski Kaynak meŋiz “görünüş, suret, yüz” [ Uygurca (1000 yılından önce) ]

Önemli Not: Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.

Kelime Kökeni Eski Türkçe beŋiz sözcüğünden evrilmiştir.

Benzemek: Benzemek

< ETÜ meŋiz görünüş +A- → beniz

Tarihte En Eski Kaynak :[ Mukaddimetü’l -Edeb (1300 yılından önce) ]

Ek Bilgi: Orijinal biçim ‘beŋ’ olup çeşitli diyalektlerde n/m etkisiyle inisyal b > m dönüşümü ikincildir. Bkz. ben2 Etiketler: Türeme, Eski Türkçe kategori veya etiketlerine bağlıdır. Benzemek ne demek?

Ben (Yan anlam) << ETÜ beŋ

Önemli Not: Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.

*Çalışmanın sonuçlarına göre beniz ve bağlantılı sözcüklerin kökeni bu kaya yazıtına götürülmelidir!

“Dil, ilk dili olacak düzeyde evrimleşmiş atalarımızdan başlayarak; birey olarak kavrayabildiğimiz; olan-biten her şeyin; zaman, ortam (uzay, hacim), yön ve hareket ana değişkenleri kullanılarak; ‘benzetme’1 aşamasını geçecek şekilde şekiller ve sesler ile oluşturulan izdüşümüdür!”

Atamızın dilin tanımımdaki bu sözcüğü incelemesinin görüşüme göre özel bir anlamı bulunmakta! Dilin kökeni için söylenen “dilin doğuşuna eşlik eden şeyin ne olduğu konusunda ise bir birlik yoktur” 2 görüşünü geçersiz kılacak bilgilere ulaşacağına inanmaktayım; eğer az bir süre daha aramızda olabilseydi!

“İnsan sosyal bir varlıktır. Birlikte yaşayan insanlar, duygu ve düşüncelerini birbirlerine aktarmak isterler. Dil, bu bildirişim ihtiyacından doğmuştur. Bu doğuşa kaynaklık eden şeyin ne olduğu konusunda ise bir birlik yoktur.” 2

1 https://dilin-gizemi.net/index.php/2024/03/09/gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri/  

2 https://ets.anadolu.edu.tr/storage/nfs/TDE303U/ebook/TDE303U-11V3S1-8-0-1-SV1-ebook.pdf (S. 11/206, 6. paragraf) (T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2392 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1389 ÇAĞDAŞ TÜRK YAZI DİLLERİ I Yazarlar Prof. Dr. Ahmet BURAN, Prof. Dr. Ercan ALKAYA

Bu görevi tamamlamak Türk ulusunun sorumluluğundadır.

4.2 -Anlambilim

E39 2’ de mengü ya da mengi ya da çözümlenen biçimiyle möñge sözcüğü ‘ölümsüz-ebedi’ anlamında biliniyor! M ya da B özne olarakgöğe (N) ve güneşe(G) benzetildiği için kurgusunda; sözcük ölümsüz anlamı kazanmaktadır; ‘kaya’ olduğu için değil! Kaya yok zaten dizgede! Ayrıca Türkiye Türkçesinde –gi benzerlik ekidir!  Aynı mantığı ‘Beñgikis’ sözünde de görüyoruz. Türkiye Türkçesi ‘gibi > Azerbaycan Türkçesi ‘kimi’

*Not: -gi ve ki benzerlik eki, bi ve mi seslemleri ise sözcüğün yönünü gösteren ad seslemidir. İm →mi ilişkisi bu açıklama için yeterlidir umarım! G > K ve B > M dönüşümlerini düşünmeliyiz. B ve M ilki somut (kişilerle ilgili),M soyut(kavramlarla ilgili) öznedir! ( B ve M ayrı bir göstergebilim çalışmasında ele alınacak)

Alnı ak; Güneş gibi parlıyor, (benziyor) benzeri deyimlerimiz vardır! Yüzümüzde güneşi en yoğun alan bölümümüz alnımızdır üstelik! Bu Kayanın adı İ. L. Kyzlasov’un 2021 çalışmasında yazıtlı dağ (biçigtu tag) olarak verilmiş. Kutlukaya sözcüğü kullanılıyor yine. Çünkü çok sayıda resim ve yazı birlikte ve çözülememiş! Ancak,

‘Bunların hepsi kayanın yüzünde, alnında (beñiz)kazılı!’

Yazıtın olduğu dağın adı Yazıtlı dağ, Biçiktu tag, Kutlu kaya, Tılsımlı kaya değil mi? Ama bir ad daha kullanılıyor günümüzde: ‘Kara yüs (yüz) ! Gerçekler çoğu kez burnumuzun ucunda, gözümüzün önünde dahası dilimizde ya da sözcüklerdedir. Başta kişilerin yüzleri olmak üzere (nesnelerin) yüzleri anlatım aracıdır, yüzün görünüşünden (beñgis!) anlamlar çıkarırız. Yazıtın adı bile çözümün doğruluğunu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde doğruluyor görüşüme göre. Bunları ancak Türk soylu anlaklar çözebilir doğru biçimde! Bu nedenle başta Orhun olmak üzere yazıtlarımızın Türklerce, yeni ve şimdiye dek ortaya konanlardan olabildiğince bağımsız anlayışla yeniden ele alınması gerekmektedir.

Türkiye Türkçesinde ‘beti benzi atmak; solmak’ deyimi vardır. Alnımız özelikle bedenimizin diğer bölümlerinden konumu ve yapısı nedeni ile gün ışığını yoğun alır ve parlar! Yine Güneş devrede ve bu ilgi ve benzerlik nedeni ile “Beñgikis sözcüğünden ses değişimleri sonunda ve ses düşmeleri de eklenince beniz > benzemek sözcüğüne ulaşmış olmalıyız.

*Beniz sözcüğündeki B ve N’nin Orhun abecesinde ne olduğu biliniyor. Z göstergesi ya da tamgası (tanılık töz’ ü) bilinmiyor şimdilik! Z sesinin anlamını (semantic), anlamın oluşumunu yani göstergebilim açıklamasını (semiyotic), şeklin neden öyle çizildiğini (yorum bilim-hermeneutic) ileride yazdığımda sözcüğü eksiksiz çözmüş olacağız. B ir ‘şey’ in görünüşünü aktarmak, benzetmek için onun gök dediğimiz (N) oylumda ne bi olduğunu ancak onu izleyerek yapabiliriz değil mi?

Beñgikis→ (K düşünce) beñgis → beñgiz → beñiz → beniz benzeri dönüşümleri düşünülmeli.

Kök sözcük ‘beñ’ (bu anlam aslında öncelikle ‘B’nin anlamından kaynaklanmakta)

4.3 – Yorumbilim

Dizgedeki şekillerin anlamı dizgenin anlamını karşılıyor ya da ona uygun görüşüme göre. Zaten göstergebilim, göstergenin neyi (anlamı) gösterdiğinden çok, anlamın nasıl oluştuğunu inceleyen dilbilim dalıdır! Bu olmadığında zaten (şekil-ses-anlam uygunluğu olmadığında) yazılı ve anlamlı dil olanaksızdır. Dilciler ve dille ilgili olduğunda yine göstergebilimciler, seslerin anlam taşımadığını ama anlam değiştirdiği görüşünde birleşmektedirler. Aykırı bir görüş bulunmamaktadır. Ancak bu durumda anlamsız sesler > o sesleri taşıdığı için yine anlamsız göstergeler (harfi yazaç. .) kullanılarak oluşan sözcükler ve dil anlamsız olacaktır. Bu görüş yanlışsa bu süreç sonunda anlamlı dilin nasıl oluştuğu ya da anlam taşıdığı açıklanmalıdır. Bu bilgi ya da açıklama bulunmamaktadır.

5-ÖZET

Umuyorum bu yazınla birlikte Sülyek Karayüz yazıtındaki iki kısa dizge için mantıklı ve bütünlüğe ulaşmış bir çözüm ortaya konulmuş olsun.

  1. Kayanın en üstündeki dizge kayada aktarılmak istenen bilgilerin ‘görünüşü’ anlamlı ana başlığı ”Beñgikis hün hünneş çıl”i sol alt ”Möñge hün hünneş çıl”
  2. Kayanın en üstündeki dizge kayada aktarılmak istenen bilgilerin ‘görünüşü’ anlamlı ana başlığı ”Beñgikis hün hünneş çıl”i sol alt ”Möñge hün hünneş çıl”
  3. “Bu yazılı kaya üzerine iki kez ‘ebedi kaya’ anlamlı dizge kazınmıştır. Burada dünyanın başlangıcından evrenin sonuna kadar (kalacak) ilâhi tapınma ve yüceltmesi ifade edilmektedir. Çok bulutlu, yüksek bir kaya üzerinde yazılmış. Sarp uçurumun yazıtı ebedi Tanrılara hitap ediyorlardı. Tanrıyla iletişimi destekliyordu!”
    ( https://acrobat.adobe.com/id/urn:aaid:sc:AP:575082d9-b183-4621-9f94-9eaa74d7ed1a , s. 98)

    Yorum:

    Kyzlasov’un görüşleri çözüme dayanmayan ve gerçeklere pek uymayan öyküdür görüşüme göre. İki kez ‘ebedi kaya’ yazılmamıştır ilkin! Zaten bu kayanında içinde olduğu yazıt grubuna güney Yenisey ya da okunamayan kaya yazıtları denmektedir! Ölümsüzlük kayayla değil güneşle ilgilidir. Tılsımlı kaya, yazılı kaya, biçiktu tag, kutlukaya adlı bu alandaki resimli anlatımlar ve yazılar ile toplumun yaşamı, kültürü aktarılmaktadır. Çözüm özellikle günümüzdeki Yenigün ile ilgili bilgilerle ilgilidir. Kutlamalar, şenlik ve ek olarak Tañrı ile bağ kurma ya da anma amaçlı etkinlikler düşünülmelidir.

    “Kayanın üstündeki E39 1 dizgesinin günümüzdeki ‘yeni gün’ ün görünüşü anlatımı anlamlı ana başlıktır. Kayanın ortasında ve soldaki E39 2 dizgesinin bu özel günün adıyla ilgilidir. Son olarak güreşen iki devenin altından başlayan uzunca bir yazı dizgesi bulunmaktadır. Bu üç dizgeyle sınırlı alanda çok sayıda resimli anlatımın olmasının tek bir anlamı bulunmakta görüşüme göre:

    “Bu alandaki yazılar ve resimler eş zamanlıdır!” Güreşen iki devenin altındaki kısa bir dizge develerle ilgilidir ve bu sav 40-50 sayfalık bir yazında ayrıntılı biçimde işlenecek!
  4. Yenisey yazıtlarında görülen sözcükler, Orhun yazıtlarındaki sözvarlığı, Türkçenin hemen o dönemde oluşmuş bir dil olmadığını, çeşitli gelişmeler ve anlam olaylarıyla çok daha eskiye, birkaç bin yıl öncesine uzanan gelişmiş bir dil niteliği taşıdığını göstermektedir.

    Kısıtlı metinler olmalarına karşın yazıtlar, Türkçenin soyutlama gücünü ortaya koymakta, kimi Avrupalı bilginlerin görüşlerinin tersine, çok eski ve gelişmiş bir dilin ürünlerini sergilemektedir. (https://ets.anadolu.edu.tr/storage/nfs/TDE303U/ebook/TDE303U-11V3S1-8-0-1-SV1-ebook.pdf , s. 17/206)
  5. Sav: Kayadaki resimlerin yazıyla eş zamanlı olması ve yazıt çözümüyle ulaşılan bulgunun resimle aynı olması; yani hem resim yazı hem de çok sayıda kavramsal yazı örneklerinin (hünneş, beñgis, hün) birlikte olması yazılı Türkçenin yaşı görüşüme göre ‘Sümer’ öncesi olarak tartışılmalıdır!
  6. Öneriler birlikte yazıldığında, Beñgis hün hünneş çıl (O. Bilge DURLU ↔

    Bengü Kaya (Radloff; H. N. Orkun, Kyzlasov ve diğerleri, yani tamamı)

    EBİN EMÜ UQ ESA (Kazım MİRŞAN, Haluk TARCAN)
  7. Dizgenin çözümü ya da bulgularından birisi günümüzdeki ‘benzemek’ ile kökteştir ve bu kavram dilin kökeniyle ilgilidir.

    (bakınız, https://dilin gizemi.net/index.php/2024/03/09/gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri/ , dil tanımı)
  8. Türkçe Güneş’in dilidir. Çünkü görüldüğü gibi bu iki damga dizgesinin bulguları (E39 1 ve 2) güneşle ilgilidir! Sözcüklerin içinde (şekillerinde, kurgularında) bile güneş bulunmakta. Atatürk ‘Türk parlayan güneştir’ demişti değil mi? Türk sözcüğünün ya da kimliğini özü güneştir özetle!

Yaşam için güneşe ne kadar bağımlı olduğumuz açıktır! Ancak görüldüğü gibi dilin oluşmasındaki ilişkinin niteliği ‘organik ilişki’ (yaşamsal) diyebileceğimiz kadar belirgindir ve Güneş Dil Kuramının (GDK) ana önermesidir bu sav!

Güneş ısıtsın, aydınlatsın hepimizi. Sağlıcakla, sevgiyle kalın.

Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T.C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarınındır. Tümüyle alıntılanamaz ve kısmen atıfta bulunup, kaynakça belirtilmeden alıntı yapılamaz.   

Kaynakça:

1-[PDF] Osman Fikri Sertkaya ve Türk Runik Metinleri

E AYDIN – EJOS, 2006 – cms.inonu.edu.tr

2- Kyzlasov I. L. Sibirya’nın runik yazıları. Bir arkeoloğun hikâyeleri – Moskova,

Abakan Hakas Kitap Yayınevi, 2021. – 152.s ISBN 978-5-7091-0937-7

https://acrobat.adobe.com/id/urn:aaid:sc:AP:575082d9-b183-4621-9f94-9eaa74d7ed1a

3- [PDF] Küreselleşme Sürecinde Türkiyat Araştırmalarının Yeri ve Önemi C GELEKÇİ – Yayına Hazırlayanlar, 2006 – turkiyat.hacettepe.edu.tr

4-[PDF] Türk “Runik” Alfabesinin Kökeni

G. Clauson – Dil Araştırmaları, 2012 – dergipark.ulakbim.gov.tr

5- https://tdkbelleten.gov.tr/eng/abstarct/442/tur TDK Belleten, Leonid R. Kyzlasov -İgor L. Kyzlasov, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı (85-136. S.)1990, Ankara

6- Kırgızların Eski Yazısının Tarihi Hakkındaki Görüşler

M Nurmatov – Dil Araştırmaları, 2015 – dergipark.gov.tr

7.https://www.academia.edu/41659776/Eski_T%C3%BCrk_Yaz%C4%B1tlar%C4%B1_H%C3%BCseyin_Nam%C4%B1k_ORKUN

 Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk Yazıtları, H. Namık Orkun, Yükseköğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994

8-Ortaçağ’da Türklerde Bilginin Varlığı

M Özmenli – The Journal of Academic Social Science, 2012 – acikerisim.giresun.edu.tr

9- https://tdkbelleten.gov.tr/ozet/887/tur

Türk Runik Alfabesinin Kökeni

LY TUGUŞEVA – Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten, 2012 – dergipark.gov.tr

10- https://ets.anadolu.edu.tr/storage/nfs/TDE303U/ebook/TDE303U-11V3S1-8-0-1-SV1-ebook.pdf

11- www.dieweltdertuerken.org ›Home › Vol 1, No 1 (2009) › DEMİR Türk Tarihinin ve Kültürünün Kaynağı Olarak Kaya Üzeri Resimler, s. 15

12- https://www.istockphoto.com/tr/vekt%C3%B6r/runes-alfabesi-ya%C5%9Fl%C4%B1-futhark-vekt%C3%B6r-tasar%C4%B1m%C4%B1-harfler-ve-a%C3%A7%C4%B1klanan-anlam%C4%B1-ile-gm1282625378-380297023

2 thoughts on “SÜLYEKKARAYÜS YAZITI E39 (1) DİZGESİNİN ÇÖZÜMÜ

  1. Göbekli Tepenin Tarihi İsveçli tarih prof dr tarafından şöyle deniyor ve kazıldıkça 15.000 yıla kadar gidiyor Kazak dil bilimciler göbekli tepe deki Tamgaların Türklere ait tamgalar olduğunu söylüyorlar yani göbekli tepe özbe öz bir Türk şaheseridir Orda bulunan kayal yani kaya yazma eserler ön türkçe veya pro Türkçedir ve göbekli tepe arkeolojik eserlerde İnka,Maya,Azteklere ait izler resimler semboller vardır bu kesin bilgiye sahip iz yani Kazak tarihçi Murad Adjinin Türkün saklı tarihini mutlaka okumanızı tavsiye ederim saygılar

    1. ‘Proto’ sözcüğünü ilkel değil ataları bir olarak kavrıyorum! Hiç kuşkum yok ya da kalıbımı basarım: “Çatalhöyük, Göbekli tepe, Hitit; sizin İnka . . dedikleriniz de bilge soyum Türk ya da ‘Tur (an)’ güneş bilgine dayanmaktadır. Bilişsel kazıbilim bunu gösteriyor. Türk karşıtlarının yok saymaya yeltendikleri Güneş Dili Türkçe kuramı bu gerçeği dil açısından kanıtlar! Diledikleri kadar ‘Göbekli tepe döneminde Türk mü vardı” diye yırtınabilirler! Ama bu arada Klaus Schmidt’in ‘ bakın burada öküz var İspanyadaki Altamira mağarasında olduğu gibi; işte buradan önce alfa @ sonra A oluştu’ diye yırtınmasına da değinsinler. Tañrı kavramsal yazı (ideogram) yine bu gerçeğin kanıtıdır. Meksika’ya kadar ulaşmış bilgimiz! Keşke Murat Adji bu çabaları görebilseydi, kimliğimize dönmeye çalışıyoruz; bu uğurdaki bütün engellemelere karşın! Değerli ve yürekli yorumunuz için teşekkür ederim.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *